Ankara üniversitesi hukuk fakültesinde öğrenciyim.
Amerika’da olduğunu bildiğim, Türkiye’de örneğini göremediğim bir mesleğin peşindeyim. Kişisel gelişim uzmanı olmak istiyorum. Kafamda bu işi nasıl yapabileceğimin tasarımı var ama detaylar eksik. Ana fikrim, insanlara balık tutup vermemek, balık tutmasını öğretmek lazım. Ama bu nasıl yapılacak? Başarılı olmak insanlara nasıl öğretilecek?
O gün bakkaldan ekmek alıyorum. Bakkal, “kesekağıdı” yapılmış bir gazeteye sarıyor ekmeği. Sonra her zaman yaptığımı yapıp o eski gazete kağıdını okuyorum. Gazetede “4 derste bülbül gibi şakıyorlar” diye bir haber var.
Bakan Hasan Celal Güzel, “ben konuşmayı DKD de öğrendim” diyor. Haber ilgimi çekiyor, kesip saklıyorum. Uzun uğraşlar sonucunda Nüvit Osmay’ı buluyorum. Beni evine davet ediyor.
İşte o adam karşımda!
İnsanlara “dost kazanma ve insanları etkileme sanatı” öğreten insanla el sıkışıyorum. Seksenli yaşlarına gelmiş. Yüzünde “yaşanmışlık” göstergesi çizgiler, gözlerinde masum bir derinlik var. Nazik ve gülümseyen bir yüzle bakıyor insana. Alman asıllı eşi, bize çay, kurabiye gibi şeyler ikram ediyor.
Karşılamadan hemen sonra evinin balkonuna oturuyoruz ve bize eğitimcilere özgü, “öğretici sesi”yle başlıyor anlatmaya. Ben ve arkadaşım Fırat, saygılı ve meraklı gözlerle dinliyoruz onu.
Nasıl kişisel gelişimci oldu?
İlk iş olarak nasıl bu işlere girdiğini soruyorum.
TCDD’de kaynak mühendisi olarak çalışmaktadır. Bir gün kitaplarını okuyup çok etkilendiği Dale Carnegie’ye bir mektup yazar. Onun fikirlerini beğendiğini, Amerikadaki kurslarına katılmak istediğini, kendisine yardımcı olup olamayacağını sorar. Mektuptan etkilenen Carnegie ona eğitimi ücretsiz vermeyi kabul eder.
Nüvit hoca Amerika’da Carnegie’nin temel, gelişim ve uzmanlık eğitimlerini alarak, toplum önünde konuşma, dost kazanma ve insanları etkileme sanatı konusunda “eğitmen” olur. Bu mektubun tam içeriğini “insan mühendisliği” kitabında bulabilirsiniz!
Nüvit Osmay Amerika’dan Türkiye’ye dönünce, Dale Carnegie’nin seminer formatını Türkiye’ye göre düzenleyerek “Düşün Konuş Dinle Okulu” diye bir okul kurar. Mesleğine de “insan mühendisliği” der. İlk seminerini 1965 yılında halkevleri genel merkezinde açar.
Neler yaptı?
Nüvit Osmay bu görüşmemizde bana Dale Carnegie’nin Türkiye’ye geldiğini, o gelişinde kendisinin da o dönemin ünlü gazetelerinden –sanırım eski vatan gazetesiydi- birinde Carnegie hakkında bir sayfa tanıtıcı yazı yazdığını söyleyip, gazeteyi göstermişti. Dostum dediği Dale Carnegie’ye hayrandı.
Nüvit Osmay’ın Dale Carnegie’den sonra en çok hayran olduğu kişi tarihçi Hendrik Van Loon idi. Görüşmemizde bu tarihçinin Amerika’daki evini ziyaret ettiğini, hatta bir gece misafir kaldığını anlattı. Ünlü tarihçi Van Loon’un karısı ona Einstein’in de evlerine sık sık geldiğini, geldiğinde Nüvit hocanın misafir edildiği yerde kaldığını söylemiş.
Nüvit hoca o gece o evde çok özel duygular ve düşünceler yaşamış. Hatta anlatırken, Einstein’in oturduğu kanepeye oturmuş bir adamın karşımda olduğunu düşünmek, benim bile tüylerimi diken diken etmişti!
Nüvit hoca bu görüşmede 1970-1980 döneminde TÜBİTAK Bilim Teknik dergisinin editörlüğünü yaptığını, 15.000den aldığı dergi tirajını 95.000e nasıl çıkardığını da anlattı bana.
Bana göre Nüvit hocanın DKD’den sonra en büyük başarısı budur. Ama Nüvit osmay tüm bunların tersine, en büyük başarısının projesini kendisinin çizdiği ve Eskişehirde kurulan Türkiye’nin ilk “kaynakçı yetiştirme okulu” (Eskişehir cer atölyesi) olduğunu söylüyordu. Hatta özgeçmişinde bile böyle yazıyor. Bu okuldan yetişen kaynakçılar boğaz köprüsünün inşasında da görev almışlar, Nüvit hoca gururla anlatıyordu.
Nüvit hoca “metot” kavramına çok değer verirdi. Kitabında bu kelimeyi cümle içinde geçse bile büyük harfle yazardı! Sık sık “21. yüzyılın en büyük icadı, icat etmenin metotlarının icad edilmesidir” diyordu.
Ona göre geri kalmamız, geri kafalılığımızdan değil, metotlu düşünme ve metotlu çalışma becerimizin olmamasındandı. O mühendislik metotları kadar “sosyal metotlar” üzerine de çalışmak gerektiğini savunuyordu.
İlginçtir Nüvit Osmay “kişisel gelişim” kelimesini pek kullanmazdı. Sevgi, hoşgörü, dinlemek, düşünmek, konuşmak, gülümsemek, hoşgörü gibi kavramları daha çok kullanırdı. O aslında bir kişisel gelişim teknisyeni değil, “yaşama sanatı” ustasıydı.
Nelere inanıyor, neler anlatıyordu?
Nüvit hoca Türk yazarlardan en çok Tevfik Fikret’i seviyordu. Sık sık onun “Düşmek önünü görmemektendir. ” vecizesini tekrarlıyordu. 1910 yılında doğmuş bir “birinci kuşak cumhuriyet idealisti” olarak Atatürk’e karşı inanılmaz bir bağlılığı ve sevgisi vardı.
Mevlana’nın “insan dilinin altında gizlidir” sözü de baş sloganlarındandı. “Konuş ki seni görebileyim” ve “Papağan da konuşur ama dinleyip düşünemez.” Gibi cümleleri de sık tekrarlardı.
Nüvit Osmay ile konuşuyorsanız, ilk on beş dakika içinde konuyu “tölerans”a (hoşgörü) getirmesi kaçınılmadı. DKD mezunlarının çıkardığı derginin adı “hoşgörü”ydü. Nüvit hoca oturduğu apartmanın adını dahi “hoşgörü apartmanı” yapmıştı.
Benim Nüvit hocadan aldığım en büyük derslerden biri “bu dünyada bütün kötü/yanlış fikirleri ortadan kaldırmaya muktedir olsaydık, dünyada iyi yada kötü hiçbir fikir kalmazdı!” düşüncesidir. İlginçtir ben Nüvit Osmay’dan kişisel gelişim tekniklerinden daha çok hoşgörülü olmayı ve demokratik düşünmeyi öğrendim.
Nüvit hocaya göre taassubun yani bağnazlığın 4 türü vardı. Her fırsatta bunları sayardı:
1. Cehaletten doğan bağnazlık
2. Menfaatten doğan bağnazlık.
3. Alışkanlıktan doğan bağnazlık.
4. Korkudan doğan bağnazlık.
Seminerlerinin ve hayatının sloganı “bir şey yap, bir şey sev, bir şey bekle” idi.
Kariyerist biri değildi. Mutluluk çabası ile başarılı olma hırsını kendi içinde dengeliyordu. Ölümünden sonra ismini yaşatma kaygısı taşıyanlardandı. Çok çalışırdı. Edebi damak tadı olan insanlardandı.
Türk vatandaşından çok, İsviçre vatandaşı gibi duruyordu. Hakkaride yaşayan bir ayakkabıcı olsa, uzun süre yaşayamazdı! Sakin ve sevgi merkezli yaşayan biriydi. Sürekli gülümserdi. Beklenenin tersine “büyük insan” olmaktan daha çok “iyi insan” olma kaygısı taşıyordu.
Nüvit Osmay Cumhuriyetin ilk dönemindeki pek çok aydının yaptığı gibi, Avrupa’da yada Amerika’da gördüğü, kendi ülkesinde olursa çok iyi olacağını düşündüğü bir şeyi alıp Türkiye’ye uyarlamıştı.
Hayatımdaki yeri ve önemi
Ben tanıştığımda 80’li yaşlarındaydı ve seminerlere sadece “onur konuğu” olarak katılıyordu. Ben de onun konuşmacı olduğu birkaç seansı takip ettim.
İstanbul’a taşındıktan birkaç yıl sonra vefat ettiğini öğrendim.
Son dileğinin kitapçılarda kitabını görmek olduğunu bildiğimden, ailesinden yayın haklarını alarak “insan mühendisliği” kitabını Alfa yayınevinde yayınladık. Editörlüğünü de bizzat kendim yaptım. Daha önce 20 yılda 5 baskı yapan kitap, bizde 2 yılda 8 baskı yaptı. Artık her kitapçıda var. Nüvit hoca da mezarında rahat uyuyabilir!
Hayata Nüvit Osmayca bakmanız dileğiyle: bir şey yapın, bir şey sevin, bir şey bekleyin! Düşünün, konuşun, dinleyin! Hor görmeyin hoş görün! Yaşama sanatını öğrenin.
Dipnot:
Nüvit Osmay, iki önemli miras braktı: kitapları ve DKD semineri. Kitapları konusunda artık problem yok ancak seminerleri konusunda problemler devam ediyor. Ankadaradaki DKD okulu dağıldı. Birçok kişi bu isimle şirketler kurdu, Nüvit Osmay’dan eğitim almadıkları halde. Sizlere önerimiz tabelasında DKD gördüğünüz her yeri, DKD sanmayın. O kurumların sahiplerinin Nüvit Osmay ve gerçek DKD ile ilgisi yok. Nüvit Osmay’ın kurduğu DKD kapandı. Nüvit hocanın fikirleri kitaplarında yaşıyor.