Hayallerini takip etti, başarıya yelken açtı…
Dalgalara meydan okumaya yaşıtları henüz kalem tutmayı öğrenirken başladı. Önce denizlere, ardından da büyük hayallere yelken açtı…
On yaşında amatör bir sporcu olarak verdi ilk profesyonel kararını: Başarıya yelken açacaktı!
Soğuktan parmaklarını hissetmediği günlerde hayalleri ve peş peşe gelen başarılar tutuşturdu mücadele azmini.
Türkiye’de ve Avrupa’da düzenlenen şampiyonalarda gelen derecelerle gözünü olimpiyatlara dikti. Üniversite sınavı maratonu ve olimpiyat hazırlıklarının kesiştiği bir dönemde hayallerinin pusulası olan Mümin Sekman kitapları ile tanıştı.
İşte milli yelkenci Sergen Birincioğlu’nun kendi ağzından başarı öyküsü…
Erken yaşta yolumu çizdim
1995 yılında Sinop’ta doğdum. Deniz olan bir şehirde olmanın etkisi ile yüzmeye erken yaşlarda başladım. Yelken sporu ile 8 yaşında tanıştım. Yelkene başladığım ilk yıllarda yaşımın da etkisi ile başaramama korkusuna kapılmıştım. Ancak yılmadan çalışmaya devam ettim. İki yıllık bir süreci bu şekilde geçirdim. 10 yaşına geldiğimde antrenörüm benden devam edip etmeme konusunda bir karar vermemi istedi. Belki de o an hayatımın dönüm noktasıydı… Kararımı devam etmekten yana kullandım. Bunun üzerine antrenörüm benimle özel olarak ilgilenmeye başladı.
Soğuktan ellerim donuyordu
Çalışmalarımız ilk meyvesini tam bir yıl sonra verdi. Milli takım kampına çağrılmak kendime olan güvenimi arttırdı. Kampa katılan sporcuların en büyüğü 16 yaşındaydı. Kamptaki en genç sporcu bendim. Bu hem avantajdı, hem de dezavantaj. Kamp sonrasında daha hırslanmış olarak çalışmalarıma devam ettim. 2009 yılına kadar hiç ara vermeden antrenmanlarıma devam ettim. Sinop, Türkiye’nin en kuzey ucunda yer alması nedeni ile kışları oldukça soğuk oluyor. Buna rağmen ben bir hafta sonu bile soğuk yüzünden denize çıkmamazlık yapmadım. Bazı günlerde ellerim soğuktan o kadar donmuş oluyordu ki karaya çıktığımda üzerimdeki kıyafetin fermuarını açamıyordum.
Milli takım şansını yakaladım
2009 Mayısı’nda gerçekleşen Türkiye Şampiyonası sonrasında milli takıma alınacak sporcular açıklanacaktı. O sırada kendi kategorimde son 2 yılım kalmıştı. Milli takıma katılmak açısından bu benim için son şanstı diyebilirim. Şampiyonada Türkiye 4. olarak milli takımın kapılarını kendime açtım. Temmuz ayında Slovenya Piran’da yapılan Optimist Avrupa Şampiyona’sına katıldım. Türkiye tarihinin o güne kadar ki en iyi derecesi olan Avrupa 8. elde ettim. Aynı yıl ağustos ayında İtalya’nın Ledro Gölü’nde yapılan Avrupa Takımlar Şampiyonası’nda 2. olarak Türk yelken tarihinde bir ilke daha imza attık. Yoğun bir süreçti. Ertesi hafta Sırbistan’da gerçekleşen Balkan Şampiyonası’ndan şampiyonlukla dönmüştüm.
Başarısızlıkla baş ettim!
Peş peşe gelen başarılar ile hayatım değişti. Önemli başarıla imza atmış bir sporcuydum artık. Lise birinci sınıfta Almanya’da yapılacak Avrupa Takımlar Şampiyonası’nda ülkemizi temsil edecek takıma seçilmiştim. Şampiyona sonunda 1. olarak Berlin’de İstiklal Marşı’nı okutmanın haklı gururunu yaşadık. 2010 yılı da başarıdan başarıya yelken açarak geçti. 2011 yılında yaşımın büyümesi nedeni ile yelkende sınıfımı büyütmem gerekti. Optimist Türkiye Şampiyonu olarak bulunduğum sınıfa veda ettim. Yeni sınıfımda katıldığım ilk şampiyonayı 16. sırada tamamladım. Bahar dönemindeki hiçbir uluslararası şampiyonaya seçilemedim. Yaşadığım bu başarısızlık nedeni ile moralimi bozmadım. Bu süreçten aldığım ders daha sıkı çalışmam gerektiğiydi.
Hayallerimin peşinden gittim
2011 Mayıs ayında Marmaris’te gerçekleşen Türkiye Şampiyonası’nda kendim dahil olmak üzere herkesi şaşırttım. Türkiye Şampiyonu olmuştum. Bu sonuç benisınıfımda tekrar milli takıma taşıdı. 2011 ve 2012 sezonunda istikrarlı bir grafik çizdim. 2012 yazında yeniden sınıf değişikliği yapma zamanım gelmişti. Yeni sınıfımı belirlerken fiziki şartlarımı ve hayallerimi göz önünde bulundurdum. Olimpiyatlarda yarışmayı hayal ediyordum. Doğru kararı vermek için önümde 3 aylık zorlu bir süreç vardı. Bir sabah kalktım ve artık olimpik sınıfta yerimi almalıyım diye karar verdim. Ancak bu kararı vermiş olmam olimpik sınıfa alınmam için yeterli değildi…
Mücadeleden vazgeçmedim
Olimpik çalışmalar yapan bir ekip ve gerekli teknik malzeme Sinop’ta yoktu. Çalışmalarım için Çeşme’de bir parkur ayarladım. Sonra İstanbul’dan bir ekip arkadaşı buldum. Yeterli ekipmana sahip olmadığımız için ilk dönemde tüm başvurularımıza olumsuz cevaplar alıyorduk. Sporun kazandırdığı sabır ile yılmadan başvuru yapmayı sürdürdüm. Ekim ayında başlayan mücadele sonunda 22 Aralık’ta istediğimiz tekneyi Türkiye’ye getirmeyi başardık. Yılbaşına sayılı günler kala Çeşme’de yeni teknemizle çalışmalara başladık. 2-6 Şubat 2013 tarihleri arasında gerçekleşecek olan Türkiye Şampiyonası’na katılarak kendimizi sınayacaktık. Yılbaşı günü bile antrenman yaptık. Evlerimize döndükten sonra da fitness çalışmalarımızı sürdürdük.
Aradığım enerji kaynağını buldum
Üniversite sınavına hazırlanırken bir yandan da yoğun antrenman yapıyor olmak beni gerçekten zorluyordu. Güçsüz düştüğüm günler bile oluyordu. Dershanedeki Türkçe öğretmenim yaşadığım zorluğu bilen biri olarak Mümin Sekman kitaplarını okumamı önerdi. Hocamın Mümin Sekman kitapları hakkında söyledikleri ilgimi çektiği için kitabı İstanbul’dan getirttirdim. Kitabı okumaya başlamamla birlikte başarma enerjim arttı. Ders aralarında bile kitabı okuyordum. Her Şey Seninle Başlar ile ufkum genişledi. Yaşadığım sıkıntıları nasıl fırsata çevirebileceğimi anladım. Bu kitap adeta bana hitap ediyordu. Kafamdaki tüm sorunların cevaplarını bu kitapta buldum. Nasıl başarılı olunur ve nasıl başarılı kalınır konusunda çok önemli taktikler öğrendim.
Hayallerimi parlatıp ufkumu açtı
Şubat ayı geldiğinde heyecanım doruğa çıkmıştı. İlk defa olimpik bir sınıfta yarışacaktım. Olumsuz hava koşulları nedeni ile 4 günlük şampiyonanın sadece 2 günü yarışlarla geçirildi. Tekneye 13 kez binmemize rağmen gençler klasmanında Türkiye 1., genel klasmanda 2. olduk. Yarıştan dönünce Her Şey Seninle Başlar’ı bitirdim. Kitabı bitirince Mümin Sekman’a ulaşıp başarı öykümü paylaşmanın yollarını aramaya başladım. Kendisine ulaştığımda hayallerimi parlatıp ufkumu genişlettiği için teşekkür ettim. 2016, 2020 ve 2024 Olimpiyatları’na giden yolda Mümin Sekman kitaplarından çok şey öğrendim. Mümin Sekman’ın kitabı hayatıma ekstra bir motivasyon kattı. Daha sonra “İnsan İsterse Azmin Zaferi Öyküleri Serisi”nin 4. olan ‘Hangi Çılgın Bana Zincir Vuracakmış Şaşarım’ adlı kitabı okudum. Bu kitapta Muhammed Ali ve Steve Jobs’un öyküleri beni çok etkiledi. İleri görüşlü olmanın önemini kavramamı sağladı.