“Kesin İnançlılar” hakkında!
Fazıl ORAL
Değerli Dostlar,
Danışmanlık dünyasındaki yedinci yılımda hala emeklerken, koşacağım günlerin özlemini hiç yitirmeden araştırma ve öğrenmeye devam ediyorum.
Bu yazımda size, Türkiye’de adı sanı pek bilinmese de, gerçekten bizim insanımızı incelemeye yıllarını adamış, son derece değerli bir yazarımızdan öğrendiğim bir kitabı tavsiye etmek istiyorum.
Gerçek bir yazar-düşünür olma çabasını ayakta alkışladığım, yazı ve kitapları son derece isabetli tespit ve yüreklendirici analizlerle dolu olan Mümin Sekman’ı da bu vesile ile tekrar selamlıyorum…
Kitabımız “Kesin inaçlılar”, NewYork Times’ın yorumunda olduğu gibi yaşamla kahreden paralellikler kuran muhteşem bir kitap, her sayfası olağanüstü etkileyici bir başucu kitabı, ilginizi çekeceğini umduğum bu kitabın önsözünden bazı alıntılarla sizleri baş başa bırakıyorum.
Mutlaka Okuyun…
Selam ve Saygılarımla,
Eric Hoffer, anne ve babasının Almanya’dan Amerika’ya göç etmesinden bir kaç yıl sonra, 1902′ de New York’ta dünyaya geldi. Baba Hoffer küçük bir marangoz dükkanında çalışarak ailesini geçindiriyordu. Ailenin tek çocuğu olan küçük Eric yedi yaşındayken annesini kaybetmiş ve aynı yıl bir kaza sonucu birdenbire kör olmuştu. Küçük Hoffer’in bakımını, yine Almanya’dan göç etmiş olan komşu bir hanım üstlenmişti.
Hoffer onbeş yaşına geldiğinde neredeyse mucizevi bir şekilde, görme yeteneğine yine birdenbire kavuşmuştu. Hiç bir okula gitme imkanı bulamamış olan Hoffer, tekrar görebilmenin heyecanıyla büyük bir okuma açlığı hissediyordu. İçinde duyduğu bu açlığı, Hoffer hiç bir zaman da doyuramadı. İlk önce evde, babasının kitaplarını günde on – on iki saat okuyarak bitirdi. Sonra evdeki bozuk para kasesinden aldığı parayla civardaki bir kitapçıya giderek kitapları seyretmeye başladı.
Birden rafta duran Dostoyevski’nin “Budala” isimli eseri gözüne takıldı. Hoffer kör iken bir gün babasının “Bu budala çocuktan ne hayır gelir ki” dediğini hatırlamış ve dayanılmaz bir arzuyla “Budala”yı satın almıştı. Hoffer bu kitabı okuduktan sonra o kitapçıda ne kadar kitap varsa hepsini birer birer okudu. Üç yıl sonra, 1920’de baba Hoffer ölünce Eric babasından kalan üç yüz dolarlık servetle tek başına kalmıştı. Hoffer yoksullar için daha çok imkanın bulunduğunu öğrendiği, California eyaletine göç etmeye karar vererek bir otobüs bileti aldı ve Los Angeles’e gitti.
Los Angeles’e varan 18 yaşındaki Hoffer hemen Merkez Kütüphanesi’ne yakın bir yerde ucuz bir oda tutarak üç aylık kirasını peşin ödedi ve devamlı kitap okumaya başladı. Ne var ki parası çabuk bitti ve açlıkla yüz yüze kaldı. Kendisine iş arayan Hoffer, ilk önce işportada meyve satarak para kazanmaya başladı. Fakat kafasını, çok meşgul ettiği için, bu işi bırakarak bir demir boru ambarında çalışmaya başladı. Bu iş de onu tatmin etmeyince, güneye göç ederek tarlalarda ırgatlığa başladı. Fakat bir işte uzun süre kalmak onu ürkütüyordu ve o işten de ayrıldı. Bir ara işsizler kampı’nda diğer işsizlerle beraber yaşadı. Orada diğer işsizleri yakından tanıma fırsatı bulan Hoffer, onlarda ve kendinde ortak olan bir yöne, yani topluma uyamayan kişiler olduklarına dikkat etmişti.
Fakat topluma uyamayan kişilerde bir atılımcılık ruhu bulunduğunu ve bu kişilere fırsat verildiği takdirde zor olan birçok işi başaracak kapasitede oldukları üzerine düşünceler geliştirmeye başladı. Almanya ve İtalya’da bu gibi kişiler Nazi, Faşist ve Komünist hareketlere katılıp kendi istenmeyen benliklerinden kurtulma yollarını arıyorlardı. Topluma uyamayanlar, eğer yaratıcı bir güce sahipse, kişisel bir atılım yapıyorlar veya yaratıcı güçleri yoksa ve kendi yeteneksizliklerinin ezikliğinden kurtulmak istiyorlarsa, kitle hareketlerinin içinde kişiliklerini eriterek bir tür yıkıcılık özgürlüğüne kavuşmak istiyorlardı.
Hoffer daha sonra İş bulma Kurumu aracılığıyla maden işçiliğine başladı. Dağlarda çalışan maden işçileri çok kar yağdığı zaman çalışamıyorlar ve haftalarca kulübelerinde bekliyorlardı. Bunu fırsat bilen Hoffer dağdaki maden ocağına gitmeden önce bir kitapçıya uğrayarak orada mevcut en kalın kitap neyse, onu satın almak istedi. Aldığı kitap Montaigne’nin 17. yüzyılda çevirisi yapılmış “Denemeler” isimli kitabıydı.
Kış ağır geçmiş ve Hoffer bu kitabı tekrar tekrar okuyarak Montaigne’nin ifade şekline hayran kalmış ve ilk defa olarak kendinin de günün birinde bir yazar olabileceği duygusuna kapılmıştı.
1938 yılında, Hoffer ailelerle ilgili olarak “Common Ground” isimli bir derginin anketine cevap olarak bir okuyucu mektubu gönderdi. Mektup yayınlanmamıştı, ancak Hoffer’in yazısı elden ele dolaşarak ilgi uyandırmış ve Harper & Brothers Yayınevi Hoffer’den özgeçmişini istemişti. Hoffer buna cevap vermedi. Fakat yayınevi Hoffer ile ilgilenmeye devam etti. Hoffer, 1942 yılında San Francisco limanında dok işçisi olarak yükleme boşaltma işine başladı ve hayatında ilk defa olarak göçebe işçilerden kurtulmuş oldu. Kendine bir oda tutmuştu ve artık okuduğu kitapların sentezini yaparak kendi düşüncelerini oluşturuyor, kitaplardan çıkardığı notları evinde biriktiriyor ve iş sırasında aklına gelen düşünceleri küçük kağıtlara not ediyordu. Hoffer böylece, farkında olmadan kitle hareketleri’nin yapısına ışık tutan “Kesin İnançlılar, (The True Believers) ” isimli eserini oluşturuyordu.
1946 yılında iki ay devam eden grev Hoffer’e kitle hareketleri hakkındaki notlarını düzenleme fırsatı verdi. 1948’de kitabının önsöz ve fihristini NewYork’taki yayınevine gönderen Hoffer, onların verdiği cesaretle 1949’da notlarını yeniden düzenleyerek yayınevine gönderdi. “Kesin İnançlılar”, 1951’de kitap olarak yayınlandı.
1942 yılından 1967yılına kadar aralıksız rıhtım hamallığına devam eden Hoffer, 1964 yılında California Üniversitesi Siyasal Bilimler Fakültesi’nde haftada iki gün danışmanlık görevine başladı. Ancak Hoffer rıhtımdaki diğer arkadaşlarıyla ilişkisini zedeler düşüncesiyle, bu görevinden onlara hiç bahsetmedi.
California Üniversitesi’ndeki görevine başladıktan sonra gençleri yakından tanıyan Hoffer, “Topluma Uyamayanlar” konusunda yeni görüşlere sahip oldu.
Dört kitabının yayınlanmış olması eserlerinin 13 yabancı dile çevrilmiş olması, “Kesin İnançlılar” isimli eserinin milyonu aşkın satış yapması ve üniversitelerde siyasal bilgilere yardımcı kitap olarak okutulması gibi durumlar sonunda toplumda aranılan bir kişi haline gelmesine rağmen Hoffer, 1965 yılına kadar kendi münzevi iş hayatı çerçevesinde kalmayı başarmıştır. Yine de 1967 yılına kadar haftada üç gün rıhtım hamallığı görevine devam ediyor, geri kalan zamanını okumak, yazmak, parkta dolaşmak ve birkaç dostunu ziyaret etmekle geçiriyordu.
Ancak 1967 yılı eylül ayında Amerika’nın en büyük televizyon yayın kuruluşu olan CBS ulusal yayınında bir saatlik konuk programına çıkan Hoffer, o tarihten itibaren eski münzevi hayatına veda etmek mecburiyetinde kaldı. Artık Amerika’nın her yanından Hoffer’e binlerce mektup yağıyordu. Bilim kurumları Hoffer’den konuşma yapması için randevu almak üzere neredeyse yarışıyorlardı, Fakat Hoffer bu ilgiye rağmen her zamanki hayatını sürdürüyor, arada sırada konferanslar veriyor ve yılda bir defa televizyona çıkmayı kabul ediyordu.
Hoffer ömrünün sonuna kadar rıhtımda çalışmayı arzu ediyordu. 1967 nisanında ilk emekli çekini eline aldığı zaman neredeyse şok geçirmişti. Rıhtımdan ayrılmak onu üzmüştü, “Benim onlardan başka arkadaşım yok ki” diyen Hoffer, yine de bu kadar şöhretten sonra belki üzerim diye onları ziyaret etmekten çekiniyordu. Hoffer yine okuyor, yürüyor, düşünüyordu.
Eric Hoffer, yayınlanan eserlerinden ve diğer kaynaklardan gelen çok miktardaki para sorununu kökünden çözümlemiştir. Emeklilik ve üniversiteden aldığı aylık dışında kalan bütün gelirlerini, yakın bir dostunun evlat gibi kabul ettiği çocuğu adına kurduğu bir vakıfa bırakacaktır.
Medya: http://www.secretcv.com/insan.php?haber_id=30
Tarih: 28.12.2002