İlk kitabını 21 yaşında yazan, bugüne kadar 8 kitap yayınlayan, Türkiye’nin 40 ilinde başarıyla ilgili seminer veren, kitaplarının toplam satışı 900 yüz bini geçen Kişisel Gelişim Uzmanı Mümin Sekman son kitabıyla ‘Limit Sizsiniz’ diyor.
KÜBRA&BÜŞRA İLE İKİDE BİR
Yenişafak Gazetesi
07.12.2008
Başarı… Kimileri için para, kimileri için mutluluk kimileri içinse saygınlık. Beklentiniz hangisi olursa başarıdan geçen yollardan en temelinde emek yatıyor. Bu konuyu benden çok daha iyi bilen hatta bu konunun uzmanı biri var. Kim mi? Mümin Sekman. O bir başarı uzmanı. Nasıl başarılı olunur? O bu soruyu üniversite yıllarında sormuş ve cevabını alır almaz bildiklerini insanlarla paylaşmak için kolları sıvamış.
Başarıya kafayı öyle bir takmış ki Hukuk diplomasını yırtmış ve 21 yaşında kitap yazmış. Yaptığı işin bir okulu yok. Kendi yöntemleriyle çözmüş. Binlerce biografi, felsefe, sosyoloji ve piskoloji kitabı okuyarak başarı uzmanı olmuş çıkmış. Konfüsçüs’ün sözüyle yola çıktığı başarı serüvenine Robin Hood gibi zengin bilgisini fakirlere dağıtmaya başlamış.
Kübra
Dünyanın peşinden koştuğu bir bilginin taşıyıcısı Mümin Sekman. Ama o sadece başarının değil, başarının öğrenilebilir olduğunu milyonlara anlatmanın peşinde. Düşündürüyor, acaba nereden başladı başarı eğitmenliğine ya da kişisel gelişim uzmanlığına. Gerçek şu ki kişisel gelişim uzmanlarına karşı mesafeliyim. Ama onun hikayesini dinleyince bunu hafife alınmayacak sonuçlarını gördüm ve keyiften yapılamayacak kadar ciddiye aldığını farkettim.
Sekman’ın yaptığı önce bir iç telkin sonrasında başarı için belli formüller sunuyor size. Peki bu kadar peşinden koşulan başarının sırrı ne? Ömrü ne kadar? Başarı hastalık yapar mı? En önemlisi başarı nedir? Sorduk Sekman cevapladı.
Büşra:
İnsanın kafasında kişisel gelişim uzmanı deyince yaşlı biri canlanıyor ama siz çok gençsiniz…
Türkiye’de yazarlarla ilgili üç algı vardır. Yazar yoksul, yaşlı ve yalnız olarak algılanır. İlk kitabımı 21 yaşımda yazdım.
Toplum belli yaşın üzerindeki insanların bilgisine daha çok güvenir. Zorlanmadınız mı?
Türkiye nüfusunun yüzde 40’ı yirmi yaşın altında ve genç nüfusu anlayabilmek için tecrüberinizin yanı sıra genç algısını anlayabilmeniz gerekir. Ben tecrübe yazmıyorum. Sakıp Sabancı, Vehbi Koç gibi başarılı insanlar tecrübelerini yazar. Ama ben uzmanım. Onlar gibi binlerce kişiyi okuyorum. 7/24 başarı sorularının cevaplarını arayıp burdan analizler yazıyorum.
Nasıl yapıyorsunuz bunu?
Binlerce biyografi kitabı ve kişisel gelişim kitabı okuyup, birçok başarılı isimle başarı serüvenini konuşarak. On yıl boyunca sadece bu işe odaklandım ve bu kadar çalışmadan sonra kafanızda bir öğreti oturtuyorsunuz. Bunu tabiki kitaplarla kitleye de sunuyorsunuz. İnsanlar bu kitapları beğendikleri için ben büyüdüm. Kitaplarıma ulaşan insan sayısı 900 bine ulaştı. Bu kadar insan yanılmış olamaz.
Peki bu olumlu birşey mi? Yani tersten bakarsanız aslında başarı oranı düşük olduğu için bir kılavuza ihtiyaç duyduğumuzdan satılıyor da olabilir…
Doğru. Başarı piskolojisini, hedefe ulaşma tekniğiyle ilgili bilimsel bazı metodlar ve teknikler varken başarı hurafeleriyle kafamızı doldurup bugüne kadar ilerledik. Benim kitaplarımdaki temel iddia şudur. Başarılı olmak öğrenilebilir. Daha iyi bir yerde olmak istiyorsam yeni birşey öğrenmeliyim. Orada da profesyonel bilgi devreye giriyor.
Akıl veriyorsunuz yani…
Akıl vermiyorum, sadece fikir veriyorum. Onlardan daha akıllı olduğum için değil. Akıl sadece başarılı insanlardan alınır gibi bir önyargı var. Oysa sağlıkla ilgili bir bilgi sağlıklı insandan değil doktordan alınır. Başarı ile ilgili bilgiyi de başarı uzmanından alabilirsiniz.
Neden şimdi bu kadar başarıyla ilgilenir olduk peki?
Kültürel bir değişime oldu. İnsanlar varlığını bildikleri şeyleri isterler. Örneğin kolanın varlığını bilmeseydik onu istemezdik. Başarı tekniklerini insanlar önceden bilimiyorladı ve o yüzden de talep edilmiyordu. Biz çıkıp böyle bir yol da var diye gösterince bunu istediklerini gösterdiler.
Peki içinde olduğumuz başarı kültürü evrensel mi?
İş dünyasının araçlarını yabancılardan aldığımız için yabancı bir başarı kültürüne yaklaşıyoruz. Özel hayatı ve aile hayatı gibi konularda yine alaturka bir tazımız var.
Başarı için sekiz kitap yazdınız. Başarıyla derdiniz nedir?
Ankara Hukuk’u bitirdikten sonra diplomamı yırttım ve kalkıp İstanbul’a geldim ve ‘öğrenmeyi öğrenme’ diye bir konferans verdim. Kiramı bile ödeyemedigim zamanlar oldu. Dedim ki; sıfırdan zirveye gelmiş insanları inceleyip, düşünüp analiz edeceğim sonra bunu konferanslar yoluyla ‘başarılı olabilir miyiz” diyen bir milyon insanın beynine bu bilgileri aktaracağım. Ben kendime misyon olarak bunu belirledim.
Neden peki?
Üniversiteyi kazandıktan sonra şu soruyu sordum; Ben nasıl kazandım. Nasıl kazandığımı bir kağıda yazdım ve onları fotokopi çektirip mahalledeki arkadaşlarıma dağıttım. Sonra üniversite yıllarımda merhamet güdüsüyle hareket ettim. Ben yapıyorum bunu başkaları da yapabilir dedim.
Sonra…
Konfüçyüs ile Robin Hood beni bu işe soktu diyebilirim… Robin Hood benim çocukluk kahramanımdı. Hukukta başkasının malını başkasına vermek suçtur. Kendi alanında zirvede olan insanlardan alıp başkalarına verdiğinizde eksilmiyecek tek şey bilgidir.
Bu işin bir okulu var mı?
Yok. Benim yaptığım disiplinlerarası birşey. Nasıl başarılı olunurun bilgisi hem psikolojide, hem sosyolojide hem de felsefede var. Her yönden baktığınızda başarı merkez bir kavram.
Başarı daimi birşey mi?
Bu fikir ikincil bir fikirdir. Çünkü insanların ilk düşünceleri nasıl başarılı olacağımdır. Vadide yaşıyorlar ve gözlerine bir dağ kestiriyorlar. Başarılı olduktan sonra ikinci düzey başlıyor. Geldiğim yerde nasıl kalırım? Sürdürülebilir başarı. O zirveye çıktığınızda başka bir sürü zirveyle karşılaşıyorsunuz. Başarıyorsunuz ama dünyada sizin gibi bin tane daha başarılı insan var. Geleceğin başarı trendi sürdürülebilirlik.
Bir başarıyı oluşturabilmek için üzerinde ne kadar düşünmek gerekiyor?
Başarının temeli düşüncedir. Türk, Afrika ve Avrupa kültürünü kıyasladığınızda. Avrupalı once düşünüyor sonra yapıyor. Afrikalı önce yapıp sonra düşünüyor. Biz Türkler ise yaparken düşünüyoruz.
Hangisi doğru?
Önce düşünüp sonra yapmak. Bu her kültürde doğrudur.
Peki başarı para üzerinden mi yoksa mevki üzerinden mi tanımlanır?
İş dünyasında başarı ölçütü paradır. Sanat dünyasında başarı şöhrettir. Siyasette başarının ölçüsü iktidardır. Yazar dünyasında ana kriter bilgi birikiminizdir. Bunlar değişir. Parası olup başarısız olan çok insan biliyorum. Başarının getirdiği yüksek bir itibar vardır. Para insanın saygı duyusunu harekete geçirmez.
Başarıyı insanlar ne için istiyor?
Saygınlık için istiyorlar.
Başarı sıkı bir emekten ve çok çalışmadan geçiyor. Böyle molasız bir ömürü kim neden istesin?
Yetmiş yaşlarına gelmiş kendi alanlarında duayen olmuş insanlarla görüştüm. Hayatının sonuna kadar yetecek parası ve başarısı var. Ama hala yirmi yaşındaki gençlerden daha çok çalışıyor.
Nedir bu başarı hastalığı mı?
Evet öyle! Başarı da diğer şeylerde olduğu gibi bağımlılık yapabiliyor. Başarılı olmaya devam ettikçe başarı bağımlılığını geliştiriyor. Yaşamak için başaranlar yanında, bir de başarmak için yaşayan insanlar var. Bu insanlar ikinci grup. Aristonun bir sözü vardır. “Madem alışkanlıkların kölesiyiz o zaman iyi alışkanlıklar edinmeliyiz.”
Başarı iyi bir alışkanlık mıdır?
İnsana göre değişir. Eğer bedel ödül ilişkisi üzerinden bakıyorsanız ,başarılı olmanız gerektiği zaman acı çekerek çalışmanız gerekiyor.
Başarı olmadan olmaz mı?
Başarının bedeli bir dönem için ödeniyor. Ama başarısızlığın bedeli bir ömür boyu ödeniyor.
Kazananlar var kaybedenler var peki ya oynamayanlar….
Evet bir de oynamayanlar var. Başarı oyununu oynamıyorum diyenlere saygı duyuyorum. O seçilmiş başarısızlık oluyor. Başarısızlıktan mutlu oluyorsanız başarısız olun!
Başarı mutluluk getirir mi peki?
Mutluluk, zenginlik ve başarı bunlar ayrı kavramlar. İnsanlar başarı peşinden koşmak yerine mutluluk peşinde koşabilir. Başarı mutluluğun menajeri değildir. Başarıyla mutlu olamayabilir insan ama başarısızlık mutsuzluğa yardım ve yataklık eder.
Başarı yalnızlık getirir. Yalnız biri mutlu olabilir mi?
Başarılı insanların yalnızlığı gariban yalnızlığı gibi değildir. Başarılı insanlar bu yalnızlığı sevdikleri için kendilerine böyle bir duvar örerler. Maruz kalınmış bir yalnızlıktan çok seçilmiş bir yalnızlık halidir. Bunlar başarı ve başarısızlıktan çok kişinin karakteriyle ilgilidir.
Başarı bir zorunluluk mu?
Bir iç bir de dış mecburiyetler var. İçlerinden “başarılı olmalıyım” diyen insanlar vardır. Hırs insanın iç baskısını oluşturuyor. Bir de dış baskı var tabiki. Bir şirkette çalışıyorsunuz şirketin patronu çalıştığı elemanların çok başarılı olmasını istiyor. Öğretmenin, annen sana daha iyi olman için baskı yapıyor.
Başarının popülaritesini yükselttiniz. Bu biraz da sizin gibiler yüzünden olmadı mı?
Başarıdan bahsetmenin böyle bir dezavantajı var. Başarının itabarını yükselterek dış başarı baskısını çok arttırdık ve başarı terörü oluşmaya başladı! Bu konuda bazen suçluluk duyduğum oluyor.
Başarı kitaplardan öğrenilebilir mi? Sizin kitaplarınızı okuyanlar daha mı başarılılar mesela?
Birebir danışmanlık yaptığınız insanlarda bunları daha fazla görebiliyorsunuz. Kitaplarla kurduğunuz iletişim uzaktan olduğu için birebir şansınız yok. Ama ne oluyor gelen maillerden görüyorsunuz. Kimisi üniversite sınavını kazanıyor kimisi ise iş hayatında açılım yapıyor.
Peki sizi kimler okuyor?
Genellikle başarıya kafa yormuş veya kafayı takmış kişiler beni okuyor. Bu insanların başarı mekanizmalarını etkilediğiniz zaman onlarda milyonlarca kişiyi etkiliyor. Dünyayı şekillendiren insanların dünyasını şekillendiriyorsunuz.
Bu sizi korkutmuyor mu?
Korku değilde, (sorumluluk anlamında) endişe yarattığı doğru.
Peki başarı örneğini kendimize nasıl seçeriz?
Tek kişinin başarı örneği olmasını doğru bulmuyorum. Çünkü o kişinin başarısını oluşturmadaki şartlar size uymayabilir. Nefret ettiğim insanlardan çok başarı dersi öğrendim. Sevmediğiniz ve yanlış insanlardan da başarının doğrularıyla ilgili başka birşey öğrenebiliyorsunuz. Annemin babamın bana anlatmadığı, toplumun bile aklına getirmediği, insanın doğasında olup her yerde her zaman çalışan mekanizma ne?
Ne peki?
Onu söylemem!
Peki siz bilgilerinizin kaç kaçını aktarıyorsunuz insanlara?
Ortalama bir insanın hayatta başarılı olabilmesi için gerekenlerle ilgili herşeyi söyledim ve yazdım. Ama zirvede olmak ve kalmakla ilgili stratejilerde bazılarını anlatıp bazılarını anlatmadığım oluyor. O daha çok birebir danışmanlıklarda oluyor.
Türk usülü başarı ile dünyada başarı yakalanmayacağını söylüyorsunuz. Ama Orhan Pamuk nobel aldı…
Başarı alanınıza göre değişir. Oyuncuysanız Türkiye’den kalıp dünya çapında olmanız çok zordur. Ama yazarsanız olabilirsiniz. Simyacının yazarı da İtalya’da bir adada yaşayıp Brazilya dilinde yazıp sonra İngilizce’ye çevrilmiş ve dünya tanımış.
Bu sizin için de geçerli mi?
Şöyle; Herşey Seninle Başlar kitabının başarısı Yunanlıları da etkiledi ve bu kitap Yunancaya çevriliyor. Aynı zamanda Almanca çevirisiyle Almanya’da yayınlanması gündemde. İngilizceye çevrilip aynı zamanda Amerika ve İngiltere’de yayınlanacak.
Kendi başarı grafiğiniz için nasıl yöntemler uyguluyorsunuz?
“Başarı için gerekenler” adı altında beynimde dev bir sistem var. Ben bu bilgilerin yüzde beşini yazdım. Kendi başarı grafiğime baktığımda 50 yaşımda bir milyon kişiye ulaşacağımı sanıyordum. Kendimi modacı gibi görüyordum. Nasıl modacılar kendi fikirlerinden çıkan kıyafetleri modellere giydirir ama kendisi salaş giyinir benim düşüncem de böyleydi.
Ya şimdi?
Artık kendim de iyi giyiniyorum! Yani kendimi de bir başarı örneği olarak aldım ve kendime danışmanlık yapar hale geldim. Şimdiye kadar on yılda doksan bin kişiye ulaşmışken dört yılda 900, 000 insana ulaştım.
Ya dünyanın başarısı?
Dünyadaki kültürler üç bölgeye ayrılır. Batı medeniyeti Avrupa ve Amerika’dan oluşur. Budist medeniyeti, Japonya – Çin- Hindistan’dan oluşur. İslam Medeniyeti ise Türkler, İranlılar ve Araplardan oluşur. Başarı tarihine bakarsanız bu üç medeniyet arasında başarı yarışının olduğunu da görürsünüz. Çin bir dönem en güçlü medeniyetken güç İslam medeniyetine, oradan da Batı medeniyetine geçti. Şimdi ise yine Budist medeniyetine geçecek. Çin, Hindistan ve Japonya önümüzdeki dönemde tekrar dünyayı yönetecek.
Bir de Obama başarısı var..
Dünyada tarihte hiç olmadığı kadar fırsat eşitliği var. Eskiden başarılı olmak için soylularla bağlantınız olması gerikiyordu. Dünyada egemen olanların güç kaybettiğini görüyorsunuz. Erkeklerin gücü azalırken kadınların gücü artıyor ve azınlıkların gücü artıyor. İktidar hiç bu kadar madara olmamıştı. Gücün gücü azalıyor. En büyük güç ikna oldu.
Bir başarının ömrü ne kadar?
Her başarının bir son kullanma tarihi var. Bir gün başarılı olmuşsan birgün bu mutlaka bitecek. Latince’de bir deyim vardır. “Yükselen herşey birgün düşer”. Yükselirken birgün düşeceğinizi hesaba katmanız lazım.
Peki ya bizim başarımız…
Farklılıklar hem bir mahvoluş nedeni de olabilir kalkınma nedeni de olabilir. İçimizdeki farklılıkları birbirleriyle çatıştırmak yerine, başarı için birbirleriyle yarıştırmak ve ortak bir ulusal hedef belirlemek lazım. Sacı, solcu, dinci, laik ortak bir başarı hedefi koyarsak ve hatırlatırsak o zaman başarı enerjimizi üretebiliriz.
Bu Can Ataklı’nın bir sorusu. “Neden Müslüman ülkelerden petrol çıkıyor ama bilim adamı veya sanatçı devlet adamı çıkmıyor?” diyor…
Aslında tarihe bakarsanız var. Zihin değişimi oluşmaya başladı. Mesela; Dubai modeli Batıda çok dikkat çekiyor. Paranın başarıya dönüştürülmesinin bir modelidir Dubai. İslami usul başarının yeni yorumları yapılıyor.
Medya: Yeni Şafak gazetesi
Tarih: 27.12.2008