Prof. Dr. Erol Özmen, Kişisel Ataleti Yenmek üzerine görüşlerini yazdı

  • Yayınlayan: admin

Kurumlar da Hastalanır

Ülkemizde sağlık alanında işinden ve kurumundan soğuyan, işine ve çalıştığı kuruma olumsuz gözle bakan çok sayıda birey bulunmaktadır. Bunun nedenleri anlaşılmaya çalışıldığında karşımıza daha çok “mobbing”, “tükenmişlik”, “atalet” ve “stres” gibi kavramlar çıkar. Bunların yanında, son yıllarda gündeme gelmeye başlayan kavramlardan biri de “örgütsel sinizm”dir. Temelde, çalışanların iş yerinde kişisel çıkarların adalet, dürüstlük ve içtenlik gibi her türlü değerin üstüne çıktığı düşüncesine sahip olmalarını ifade etmek için kullanılan bir kavramdır.

İş yerlerinde çalışanlar arasında ya da yöneten-çalışan arasında işin gerektirdiği ve belli düzeyde kalan çatışmalar yaşanması son derece doğaldır. Fakat ülkemizde bu çatışmaların düşünüldüğünden daha yaygın bir şekilde olağanın dışına çıktığı ve çalışanları etkilediği görülmektedir. Olağanın dışına çıkan bu çatışmaları “mobbing”, tükenmişlik ve örgütsel sinizm gibi kavramlar çerçevesinde ele almak mümkündür.

“Mobbing”de kişiyi işten ayrılmaya zorlayan sistematik bir psikolojik taciz söz konusudur. Çalışanların kaldırabileceklerinden daha fazla iş yüklenmesi sonucunda psikolojik ve fiziksel olarak iş yapamaz hale gelmeleri ise tükenmişlik olarak adlandırılmaktadır. İş ortamının stresli olması tükenmişliğin ortaya çıkmasını hızlandırmaktadır. Sözlüklerde “tembellik” olarak tanımlanan atalet ise Mümin Sekman tarafından “amaca yönelik eyleme geçmeme” olarak tanımlanmaktadır. Sekman, atalet içindeki insanların karakteristik özellikleri arasında yılgınlık, miskinlik, yumurta kapıya gelmeden eyleme geçmeme ve şevksizlik gibi özelliklerin olduğunu belirtmektedir. Kişisel gelişimde tanımlanan atalet, daha çok çalışanın bireysel özelliklerine vurgu yapan bir kavramdır.

Çalışanların kurumlarından beklentileri arasında ilk sıralarda adalet, eşitlik, hakkaniyet ve dürüstlük bulunmaktadır. Bu beklentilerin karşılanmaması, çalışanların kurumlarına yönelik tutumlarının giderek olumsuz yöne kaymasına yol açmaktadır. Artık beklentilerinin karşılanmayacağına inanan çalışanlar kurumlarına yönelik olumsuz değerlendirmelerde bulunur, olumsuz duygular besler ve iş yapma isteklerini yitirirler. Bunun sonucunda da çalışanlar arasında yaygın bir kötümserlik, karamsarlık, umutsuzluk, hayal kırıklığı, güvensizlik, inançsızlık ve boş vermişçilik ortaya çıkar. Kurumda hüküm sürdüğünü düşündükleri çıkarcılığın düzeleceğine dair umutlarını yitirirler.

Çalışanların beklentilerinin karşılanmaması nedeni ile kurumlarına yönelik geliştirdikleri bu olumsuz ve güvensiz tutumlar “örgütsel sinizm” olarak kavramlaştırılmaktadır. Oluşum süreci düşünüldüğünde “çağın hastalığı” olarak adlandırılan örgütsel sinizmin, aslında kurumun/örgütün hastalığı olduğu açık olarak görülmektedir. Hem ülkemizde hem yurt dışında yapılan araştırmalarda, örgütsel sinizmin düşünüldüğünden daha yaygın olduğu görülmektedir. Günlük deneyimler de, özellikle sağlık çalışanları ve sağlık alanında çalışan akademisyenler arasında örgütsel sinizmin çok yaygın olduğunu ve artık kurumun sağlıklı bir şekilde işlemesini önleyecek boyutlara ulaştığını düşündürmektedir.

“Mobbing” kavramının toplumda bilinirlik kazanmaya başlaması ile birlikte birçok çalışanın kendisinin bir “mobbing” mağduru olduğunu fark etmesinde olduğu gibi, örgütsel sinizm kavramı da bilinirlik kazandıkça ülkemizde kurum ve örgütlerin çoğuna kolayca örgütsel sinizm tanısı konulacaktır.

Belki de asıl zor olan, “kişisel çıkarların adalet, dürüstlük ve içtenlik gibi her türlü değerin üstüne çıktığı” ve örgütsel sinizm hastalığına yakalanan kurumların nasıl iyileştirileceğidir.

Kaynak: http://www.medimagazin.com.tr/authors/erol-ozmen/tr-kurumlar-da-hastalanir-72-47-3403.html