Türkiyede meslek seçme kararları nasıl alınmalı?

  • Yayınlayan: admin

Sadık Gültekin: Efendim iyi günler, NTV’den hepinize iyi günler saygılar ve sevgiler sunuyoruz. Doğru Tercih programına hoşgeldiniz ve hepinize iyi bir hafta diliyoruz. Dün sınavımızı olduk, çok değerli bir konuğumuz var. Artık konumuz meslek seçme, üniversite seçimi. Hayatımızın seçimleri, bunları konuşacağız. Çok değerli konuğumuz Kişisel Gelişim Uzmanı sayın Mümin Sekman hocam bizlerle birlikte. Sayın hocam hoşgeldiniz.

Mümin Sekman: Hoşbulduk.

Sadık Gültekin: Ayaklarınıza sağlık. Evet dün 1 milyon 640 bin 259 adayımız sınava girdi. Bu hayatlarının sınavı mıydı?

Mümin Sekman: Yani okul hayatı adına baktığınız zaman hayati bir sınav ama aslında hayatın bütün sınavlarını düşündüğünüz zaman ilk büyük ünvan maçı diyebiliriz buna. Hayatın ilk büyük ünvan maçı ama ondan sonra diğer ünvan maçları var. İleride işe girerken ünvan maçlarına girecekler. İşte kız istemeye gittiklerinde ünvan maçlarına girecekler. Değişik ünvan maçları var ama bu ilk büyük ünvan maçı.

Sadık Gültekin: Peki tabiki bunun neticesinde kimi adaylar sevinecek, kimileri üzülecekler. Sevindikleri zaman yani herşeyi kazanmış değiller, bundan sonra yine dediğiniz gibi çok sınavlar var. Kaybettiklerinde de dünyanın sonu değil. Bunun seneye telafisi mümkün değil mi?

Mümin Sekman: Şimdi bu işe biraz daha felsefi açıdan bakarsanız şöyle bir söz vardır; kazanmak ve kaybetmek iç içe geçmiştir. Her kazandığınızda bir şeyler kaybedersiniz, her kaybettiğinizde ….

Sadık Gültekin: Bir takım bedeller verirsiniz değil mi?

Mümin Sekman: Şunu demek istiyorum, her kazandığınızda bir şeyler kaybedersiniz, her kaybettiğinizde de bir şeyler kazanırsınız. Yani böyle bir iç içe geçmişlik durumu var. Dediğiniz gibi bir açıdan kazananlar, ileride kaybedebilirler. Bir kez kazanmakla hayatın bütün maçlarını kazanmış olmuyorsunuz. Bütün insan ömrünü düşündüğünüz zaman bu sadece bir maçtı ama önümüzde yeni dönemler olacak, yeni maçlar olacak.

Sadık Gültekin: Sizin kitaplarınızda -okudum hepsini- çok güzel bir söz var, diyorsunuz ki; bu üniversite sınavında bedel önceden alınıyor ödül sonradan veriliyor. Halbuki önceden verilse nasıl olurdu? Seni bir üniversiteye yerleştirdik, hadi bakalım bundan sonra seni görelim çalış, kendini göster. Orası çok önemli bir ayrım öyle değil mi?

Mümin Sekman: Evet evet. Şimdi  gençleri düşünürseniz daha  15-16-17 yaşlarında oluyorlar ve bu büyük maça hazırlanırken kafalarında tam bir başarı felsefesi oluşturmamış durumdalar. Hayatla bir başarı mücadelesine girdikleri zaman, düşünüyorlar; “acaba büyük bedel ödersem bunun karşılığını alabilir miyim?” Bu konuda tereddütleri var.

Sadık Gültekin: Bir garanti var mı?

Mümin Sekman: Evet, yani, ben ömrümün 8 ayını ya da 1 yılını harcayacağım, zamanımdan, enerjimden, keyfimden taviz vereceğim ve bunun karşılığında kazanabilecek miyim, kazanamayacak mıyım?

Sadık Gültekin: Ya da bir garantisi var mı? Böyle bir şey yok.

Mümin Sekman: Evet. Şuna tam inansalar; gerçekten yüreğinizi, kalbinizi koyarak çaba harcarsanız bunu kazanabilirsiniz. Buna inansalar ….

Sadık Gültekin: Risk olmayacak, yüzde 100 yerleşeceksiniz deseler herkes o gayreti gösterir.

Mümin Sekman: Öyle söylüyorlar, yani beyanlarına baktığınız  öyle.  Ben de çoğunun, en azından daha çok kişinin o çabayı göstereceğine inanıyorum. Bir sürü insanda şöyle bir şey var; başarının şansa bağlı olduğuna, elde olmayan nedenlere bağlı olduğuna, kısmet meselesi olduğuna inandıkları için ….

Sadık Gültekin: Kadere, kısmete bağlı olduğuna evet.

Mümin Sekman: Kendi ellerinden gelenin en iyisini yapmıyorlar. Oysa bütün gençlerin şunun farkında olmasını isterim; hayatta bir sürü daha ünvan maçına çıkacaklar.  Bu üniversite sınavının en büyük şansı şudur; dış görünüşünüzün hiç önemi yok, ailenizin ne kadar zengin ya da yoksul olduğunun hiçbir önemi yok, ne bileyim kişiliğinizin şöyle veya böyle  olmasının hiçbir önemi yok. Tamamen iç güçlerinizle başarabileceğiniz, yani çalışmanız, kararlılığınız, hafıza gücünüzle başarabileceğiniz ve bunun sonucunda gerçekten bir lig atlayabileceğiniz, sınıf atlayabileceğiniz bir başarıdır üniversite sınavı. Bakın daha sonra hayatta başka sosyal başarı maçlarına çıktıkları zaman başarı oyunu bu kadar adil olmayacak. Dış görünüşünüzün ne olduğu çok önemli olacak. Ne kadar paranızın olduğu çok önemli olacak. Bunun gibi bazı dış faktörler başarıyı daha etkiler hale gelecek ama üniversite sınavı insanın iç güçleriyle başarabileceği bir şey…

Sadık Gültekin: Ne kadar çalışırsan o kadar olacak evet.

Mümin Sekman: Ne kadar çalışırsan o kadarını alabileceğini bilmeli.  Bence Türkiye’de düzgün olan nadir şeylerden biridir üniversite sınavı.

Sadık Gültekin: Peki bir de şu olay var; hem istiyorlar, hem de bir taraftan da frene basıyorlar. İşte ben şu dersi sevmiyorum, bu dersi çalışsam da yapamam, istiyorum ama bir yandan da gencim eğlenmem de lazım, televizyonda seyretmem lazım gibi. Peki bu kararsızlık niye böyle?

Mümin Sekman: Sanırım tam adanamıyorlar. Yani bir hedef belirledikten sonra ona bütünüyle kilitlenip, bütün algılarınızı, bütün enerjinizi ona konsantre etmek gerek. Seçtikleri için bir şeylerden vazgeçmeleri gerekiyor ama  gençlerin böyle bir problemi var; bir şeyi seçtikleri için başka şeylerden vazgeçmek istemiyorlar.

Sadık Gültekin: Evet, o da olsa onu da isterim.

Mümin Sekman: Onu da istiyorum, bunu da istiyorum! Herşeyi bir arada olduğu zaman herşey yarım yarım oluyor. Yani hayat bazen (” ya istiklal, ya ölüm” gibi) ya bunu, ya şunu der. Birini seç.  Eğer  hem bu hem şu dediğin zaman her ikisi de yarım olabiliyor. O anlamda belki 1 yıllığına bir fedakarlık göstermeleri gerekebilir kazanma sürecinde.

Sadık Gültekin: Peki şuna inanıyor musunuz, yani kişinin geleceğini belirleyen sadece bu 195 dakika mı?

Mümin Sekman: Ben ona çok da inanmıyorum. Diploma neyi sağlar? Diplomalı olduğunuz zaman kariyer işlerine başlarken bir üst basamaktan girersiniz. Yani diplomasız olarak buradan (alt seviye) girecekseniz, diploma olduğunuz zaman buradan (eliyle daha yüksek bir seviyeyi işaret ediyor) girersiniz ama halen çıkılacak bir sürü merdiven var. Yani 100 basamaklı bir merdiven olduğunu düşünün başarı merdiveni …

Sadık Gültekin: Bir 10 basamağını söylüyorsunuz değil mi?

Mümin Sekman: Evet 10 basamağını, 20 basamağını atlıyorsunuz diploma sayesinde. 10 basamak aşağıdan başlayan bir kişi, eğer ki hayat üniversitesinin o “kararlılık fakültesi”nden çıkarsa, “çalışkanlık fakültesi”nden başarıyla çıkarsa, ne bileyim “azim fakültesi”nden başarıyla çıkarsa, o kişi gelip diplomalıları geçebilir. Bunun bir sürü örnekleri de bulunabilir. Yani diploma işe girişte büyük avantaj kazandırıyor ama ondan sonra zaten çevredeki herkes diplomalı oluyor. Ondan sonra yine kişiler  çalışkanlıkları, zekaları, stratejileri ölçüsünde başarılı oluyorlar.  Üniversite sınavı birincilerinin hayat okulunda geldikleri yere bakarsanız, hani başbakanlar falan üniversite birincilerinden çıkmıyor dikkat ederseniz.

Sadık Gültekin: Mesela sizin o başarı üniversitesi kitabında yine çok güzel bir örneğiniz var. Üniversite sınavına şey yaparken kampa girdim diyorsunuz. Yani herşeyden soyutlandım kampa girdim diyorsunuz.

Mümin Sekman: Evet evet.

Sadık Gültekin: Şimdi o kampa girmenizi bu yaşınızda bu kitapları yazarken de gösteriyorsunuz. Değişen bir şey yok aslında.

Mümin Sekman: Evet değişen bir şey yok.  Bakın gençlerin başarıyla ilişkisi şöyle komik bir örnek teşkil ediyor. Başarıya ilişkilerini genelde “mış gibi yaparak” sürdürüyorlar. Yani şu sınav süresince başarının gerektirdiği gibi davranayım ama başarılı olduğum anda bunu bırakacağım gibi. Yani üniversite sınavını kazanıncaya kadar ….

Sadık Gültekin: Mahsuscuktan davranıyorum aslında böyle evet.

Mümin Sekman: Yani üniversite sınavını kazanıncaya kadar çalışkan, disiplinli, kararlı bir çocuk olacağım ama kazanayım bir daha bunlarla işim olmayacak diye düşünüyorlar. Oysa unuttukları bir şey var. Üniversiteyi kazanacaksın, onu bitirmek için yine başarılı olmak gerekecek! Ne kadar çok başarılı olursan o kadar başarıya mahkum olacaksın. Yani başarılı olmak bisikletin üzerinde yaşamaya benziyor, hep pedal çevirmen gerekecek.

Sadık Gültekin: Ve hep o dengeyi sabit tutman gerekecek değil mi?

Mümin Sekman: Evet, bunun tersi de mümkün. Hayır ben o zaman başarısız olayım, hayatım boyunca başarısız kalayım diye düşünebilirler. Orada da şöyle bir sözü hatırlatmakta yarar var; başarının bedeli bir defa ödenir ama başarısızlığın bedeli bir ömür boyu!

Sadık Gültekin: Çok güzel.

Mümin Sekman: Yani o da başka bir tercih.

Sadık Gültekin: Peki şimdi sınav bitti, bir anda tabiki bir boşlukta hissedecekler kendilerini. Ondan sonra sonuçlar açıklanacak, puanlar açıklanacak. Her nedense tercihler de puanlar açıklandığı zaman yapılmaya başlanıyor. Halbuki tercihlerin şu aşamada belki ders çalışırken de bir yandan da tercihlerin oluşması gerekiyor öyle değil mi?

Mümin Sekman: Evet, evet. Yani tabi ne kadar önceden düşünürseniz o kadar iyi hazırlanmış olursunuz. Ayrıca kendinizi gözleme şansınız olur ve daha sağlıklı karar verirsiniz. Bir kararı almaya ayrılan süre, o kararın kalitesini etkileyen şeylerden biridir. Dediğiniz gibi son anda ve anlık psikolojiyle verilmiş kararlar hatalara neden olabilir.

Sadık Gültekin: Peki bölüm seçerken, meslek seçerken çağın mesleği veya geleceğin mesleği var mıdır? Veya hani oturupta şu meslek galiba iyi para kazandırıyormuş, bu bölümde iyi kariyer varmış böyle mi tercih yapılır, yoksa benim isteğim şu, ne kazandırırsa kazandırsın, statüsü ne olursa olsun ben bunu istiyorum demek mi sağlıklı?

Mümin Sekman: Yani bu aslında çok evrensel, tüm dünyanın üzerine kafa yorduğu bir konu. Tutkularımızı mı izlemeliyiz, trendleri mi izlemeliyiz? Trendler insanlara ne istendiğini gösterir, o konuda tercihte bulunursanız daha hızlı ilerlersiniz. Yani yolunuz daha açık olur, önünüzde az engel olur. Buna karşın tutkularınızı tercih ederseniz, bu sefer de siz içinizden hep azimli olursunuz ve enerjiyle o işi yaparsınız. Mesleğiniz, hobiniz gibi olur ve çalışırken yorulmazsınız.

Şimdi burada hangisi doğru derseniz, kişiye göre değişebilir.  Eğer kişi yüksek enerjili insanlardansa, kendi güçlü tutkuları varsa, tutkularını izlemeli. Eğer çok fazla  güçlü bir başarılı olma isteği olmayan biriyse belki de trendleri izlemeli. Yani o konuda yüzde 100 şu doğrudur diyemeyiz. Bir başarı öyküsü yazarı olarak insanları incelediğimde gördüğüm şey; büyük işleri başarmış insanlar trendin götürdüğü yere giden insanlar değil. Onlar tutkularının ….

Sadık Gültekin: Kendi tutkularının peşinde olanlar.

Mümin Sekman: Evet. Önemli olan şu sorunun cevabı; neyi 30 yıl boyunca yapsam sıkılmam? İşte o benim tutkumdur, onu yaparken yorulmam. Bir kariyer seçmek bir evlilik gibi. 30 yıl boyunca yapsanız da sıkılmayacağınız, tutkunuzun ….

Sadık Gültekin: Zevk alabileceğiniz.

Mümin Sekman: Evet. Size para vermeseler dahi istekle yapacağınız bir iş bulmak. Bu çok önemli. Bunu bulabilmiş olmak büyük avantaj. İkincisi,  tutkunuzun olduğu o alanda bir yeteneğiniz de varsa çok şanslısınız. İnsanların doğuştan getirdiği yetkinlikler, yatkınlıklar vardır ya, eğer tutkunuzun olduğu alan aynı zamanda yatkınlığınızın olduğu alansa o zaman ….

Sadık Gültekin: Değmeyin keyfine.

Mümin Sekman: Zaten bu tür insanlar roket gibi hızla yükselmeye başlayabilirler. Yani tutkusu doğuştan getirdiği yeteneğiyle örtüşen insanlar, bir de bunu eğitimle tamamlamışlarsa hızla yükselirler.

Sadık Gültekin: Bunlar çok güzel hepsine katılıyorum ama bir de çağımız tüketim çağı ve herşeyi çok çabuk tüketiyoruz. Yani hemen özeniyoruz, hemen elde ediyoruz. Elde ettiğimiz anda da ondan bıkıyoruz. Çünkü bize başka bir şey pompalanmaya başlıyor o anda. Bir de bunlar gençler tabiki, bir de gençliğin ateşi var. Burada hem onların böyle dingin olmaları gerekiyor, hem sağlıklı düşünmeleri gerekiyor, hem de ayaklarının yere basması gerekiyor. O dengeyi nasıl sağlayacaklar? Dışarıda büyük bir kaos var, bir de kendi istekleri var.

Mümin Sekman: İşte dışarıdan yüzlerce ses, içten yüzlerce ses gelebilir. Bu kafa karışıklığı yapıyorsa, en güçlü iç sesi ve en güçlü dış sese bakmak ilk adım olabilir. Ayrıca en sık tekrarlanan dış sesi ve en sık tekrarlanan iç sesi dinlemek iyi olabilir.  Sonra tüm bunların bir matematiksel algoritması geliştirilebilir. Bir kariyer matematiği olarak ortalamasını alıp bir karar verilebilir belki. Dış sesler de dikkate alınması gereken veriler taşıyabiliyor ama sadece onlara göre davranılamaz. İç seslerin de dikkate alınması gerekir. Kişinin kendi gönlünü de hoşnut etmesi lazım. O mesleği uzun süre yapacağınız için. Kendi rızanızı almadan meslek seçmemeniz gerekir.

Sadık Gültekin: Peki şimdi bir kaç kritik nokta daha var. Genelde çocuk bir puan almıştır, iyi bir puan almıştır. Şimdi dese ki o çocuk; ben şu bölümü istiyorum. Hemen bir çok kişi der ki; ya sen orayı istiyorsun ama aldığın puana yazık ediyorsun, harcıyorsun. O puanla bak sen şuraya da girebilirsin. Çocuk oraya gireceğini biliyor aslında ama o bunu istiyor. Şimdi puana yazık olur deniliyor. Böyle bir mantık olabilir mi?

Mümin Sekman: Yani bence bu puana yazık olur denince o kişinin de geleceğine yazık olabilir. Yani o mantığın çok doğru olmadığını zannediyorum. Bir de burada önemli problemlerden biri de şu. Anne-babaların çoğu hayatlarında istedikleri yere gelememiş durumda Türkiye’de. Dolayısıyla da kendi başarılı olma hayallerini çocukları üzerinden gerçekleştirmeye çalışıyorlar. Kendisi doktor olamamış, çocuğunu doktor yapmaya çalışıyor. Bunun için de psikolojik bir şantaj kullanıyorlar. Ben yemedim yedirdim, içmedim içirdim para harcamadım dersaneye gönderdi gönderdim falan.

Sadık Gültekin: Aslında ben bunu senin iyiliğin için istiyorum denilirdi.

Mümin Sekman: Evet. Oysa en büyük iyilik çocuğun kendi içinde en çok neyi istediğini, neye yatkın olduğu, hangi konuda yetenekli olduğunu keşfetmesini sağlamak ve o konuda onu cesaretlendirmek. Yani böyle bir psikolojik şantaj yapılmamasında yarar var.

Sadık Gültekin: Ama aile o sırada bir de şunu diyor; hocam diyor bizim çocuk diyor güzel sanatları istiyor ama diyor burası Türkiye diyor. Hani isteği güzel de hani bir de bunun bir para kazanma durumu var. Burası Türkiye diyor, Türkiye’de bu çocuk diyor aç kalır diyor. Şimdi onun isteğine ben göz yumsam diyor, bunu hayatı mahvolacak diyor.

Mümin Sekman: Şimdi bakın ben size bir şey söyleyeyim mi? Eğer çocuğun gerçekten güzel sanatlara sadece ilgisi değil, aynı zamanda yeteneği de varsa onu yönlendirmekten bence korkmasınlar. Çünkü hangi alanda, hangi mesleği yaptığınız değil, mesleğinizde ne kadar başarı olduğunuz önemlidir. Yani statü olarak baktığınız zaman doktorluk marangozluktan daha üst bir meslek statüsü gibi görünür ama Türkiye’nin en iyi ilk 3 marangozu Türkiye’nin doktorlarının yüzde 90’ından daha itibarlıdır. Yani mesleğinizde ne kadar başarılı olduğunuz hangi mesleği yaptığınızdan daha önemlidir. Bu anlamda çocuğunun konservatuara gitmesinden korkmamalı, çocuğu konservatuarda başarılı olur mu, olmaz mı oraya bakmalı. Başarılı olunca hiçbir problem yok.

Sadık Gültekin: Evet çok teşekkür ediyoruz katıldığınız için, bu güzel fikirleri bize ilettiğiniz için.

Mümin Sekman: Bende çok teşekkür ederim.

Sadık Gültekin: Eğer değerli dostum sayın Mümin Sekman bize meslek seçimi ve üniversite seçiminde dikkat edilmesi gereken özellikleri hap şeklinde kısa da olsa vermeye çalıştı. Yarın tekrar birlikteyiz, esen kalın efendim.

Medya: NTV Doğru Tercih programı
Tarih: 30.07.2007

Bir yanıt yazın